Sen hiç kendine küstün mü?
Ben küstüm.Kimseye sormadan seni gönül tahtına oturttuğu için küstüm.İçimde yaşattım seni.Bahardı yüreğimde mevsim.Yazı görmeden kış geldi.İçimde fırtınalar kopuyor.Artık ne fark eder ki.Ben dondurucu soğukta güneşle yanıp kavruldum.Şimdi gün güneş olsa, etrafım güllerle dolsa ne çıkar.İçimde ölen biri var.İçimde ölenle birlikte ölen bir ben var.
Her damla gözyaşımla seni akıttım gözümden.Seninle sevdiğim herşeyi çıkartsam hayatımdan, çıkartabilsem...Seni bana hatırlatan her şeyden adım adım uzaklaşıyorum.Ben ki sana koşmak isterken bunu yapıyorum ya, kendime inanamıyorum.İçimden her gün, her saat, her dakika birşey kopuyor.Parçalanıyorum görüyor musun?
Kendimle hala küskünüm.Barışmayacağım.Artık şarkı söylemek gelmiyor içimden.Kimbilir, belki kağıt kalemle de küserim.Herkese, herşeye sebepli sebepsiz küsmek, omzumu çekerek küçük bir çocuk edasıyla “banane” demek ve saatlerce ağlamak istiyorum.Belki gözyaşlarımla bu acıyı da atarım içimden.Sen üzülme!Küskünlüğüm, kırgınlığım sana değil!Ben sadece kendime küstüm.
Sana söylemek isteyip de söyleyemediğim, boğazımda düğümlenen sözler kaldı.Yutkunmakta zorlanıyorum.Sanki göremediğim ama varlığını hissettiğim bir el kapatıyor ağzımı.Nefes alamıyorum.Yüreğime bir hançer saplandı sanki.Kimse görmüyor ama yüreğim kanıyor.
Hani insan çok sıkıldığında, çok üzüldüğünde ıssız, sessiz herkesten uzak bir yerde yalnız kalmak ister ya, bende tam tersi.Ben kalabalık içinde kaybolmak ve kaybolan beni aramak istiyorum.
İçimde bir yara var.Dünyanın hiçbir hekimi deva bulamaz.Hiçbir ilaç yaramı kapatmaz.Artık buraya bahar gelmez, gün doğmaz.Güneşimi kaybettim, karanlığa müebbettim...